Benim babam bir ögretmendi ve yardım etmeyi çok severdi özellikle de ögrencilerine. Fakat her daim gizli yapardı. Size babamın yaşadığı bi olaydan bahsedeceğim.
Bundan yıllarca önce yeni atandığı okulun bahçesini gezerken su çeşmesinin yanındaki çam ağaçlarının arasından bir ağlama sesi duyuyor ve yanına yaklaştığında ağlayanın kendi sınıfının öğrencilerinden birisi olduğunu farkediyor. Kıyafetlerinden maddi durumu yerinde olmadığı anlaşılıyor . Yanına gidiyor ve:
-Hayırdır ne oldu niçin ağlıyorsun evladım?
-Arkadaşlarım oyun oynuyor fakat kolum sakat olduğu için beni dışlıyorlar.
-Gel bakalım sen benimle,
diyor ve çocukla beraber onu oyundan dışlayan diğer çocukların yanına gidiyorlar. Babam onlara bu yaptıklarının doğru olmadığını, onun yerinde onlarında olabileceğini ve herkesin de birer engelli adayı olduğunu söylüyor. Daha sonra doğru öğretmenler odasına gidip doktor olan arkadaşını arıyor ve durumu anlatıyor. Doktorda ameliyatı yapabileceğini ve çocuğun durumu müsait olmadığı için masrafların bir kısmını karşılayacağını söylüyor. Geriye kalan kısmınıda babam ödüyor. Sıra çocuğun ailesiyle konuşmaya gelince amcamı gönderiyor çünkü yardımı gizli yapıyor. Çocuğun öğretmenine mahcup olmasını istemiyor. Amcam öncelikle evin adresini okuldan babamdan alıyor ve yola koyuluyor. Elindeki adrese gelince hiçte hoş olmayan durumla karşılaşıyor. Evin çok eski ve çok küçük olduğunu fark ediyor. Evin sıvaları dökülmüş . Kapıyı çalıyor ve üzerindeki kıyafetler yamalı eski püskü olan bir kadın kapıyı açıyor. Amcam kolu sakat çocuğun ailesinin onlar olup olmadığını soruyor ve onlar olduğu cevabını alıyor.
-Müsadenizle içeride konuşa bilirmiyiz çok önemli.
Kadın mahcup bi şekilde eve davet ediyor. Amcam evin içinin dışından daha kötü durumda oldugunu ve rutubet koktugunu farkediyor. Odanın bir köşesini mutfak olarak kullanıyorlar. Amcam söze giriyor.
-Efendim beni hayırsever birisi gönderdi oğlunuza yardım etmek istiyor. Onu ameliyat ettirmek istiyor tüm masrafları ona ait.
-Siz dalgamı geçiyorsunuz bu devirde kim yapar böyle bir iyiliği.
– Yapar efendim siz emin olabilirsiniz.
-Yalnız ben bir eşime sorayım.
-Tamam o zaman ben size telefon numaramı vereyim. Bu benim numaram bana buradan ulaşabilirsiniz. Diyor ve evden ayrılıyor . Bir iki gün sonra amcamın telefonu çalıyor ve açıyor arayan çocuğun ailesi kabul ettiklerini söylüyor amcam da hastanenin adresini veriyor ve çocuk bu sayede ameliyat oluyor ve ameliyatı başarılı geçiyor. Şu sıralarda o çocuk çok ünlü bir cerrah. Bir programında ” benim ameliyat etmemi sağlayan kişiye minnet duyuyorum o olmasa şimdi ben buralarda ünlü bir cerrah olarak gelemezdim ve benimde hayattaki tek gayem yardım etmek. Her yıl üç dört yardıma muhtaç hastamı tedavi ve ameliyat ediyorum” diyor.
Babamın yaşadığı sevinci ve gururu gördüğümde insanlara yardım etmenin nasıl sonuçlar doğurduğunu bir kere daha anlamış oldum.
Kıyafetlerinden hayli varlıklı bir aileden geldiği belli küçük kız, avucundaki para destesini sımsıkı tutarak rafları inceliyordu. Burası kentin en büyük oyuncak mağazasıydı. Aranan her şeyin bulunduğu, bitmez tükenmez raf koridorlarının bulunduğu mağazalardan biri.
Rafların arasında öylece gezinirken, reyonların birinde kalakaldı. Muhteşem bir bebekti bu. Dünya güzeli yüzlü ve ipek kadife elbiseli muhteşem bir bebek. Babasına döndü, bebeği işaret etti.
“Avucumdaki para yeter mi?”
Babası başı ile ‘evet dercesine olumlu bir hareket yaptı. Bebeği kucakladı ve koridoru takip ederek, kasaya doğru yürüdü. Tam bu sırada tıpkı kendisi gibi, babası ile alışverişe çıkmış bir küçük çocuk gördü. Kısa pantolonluydu, gömleği iyice eskimişti.
Çocuğun elinde birkaç dolar vardı. Raftaki oyunlardan birinin önünde heyecanla durdu.
“İşte istediğim bu baba!” diye çığlık attı, avucunu gösterdi.
“Yeter mi?”
Babasının gözleri önüne doğru eğilirken, başı yetmez* işareti verdi. Çocuk, avucundaki paraya baktı. Oyunu rafa yerine koydu. Babasının elini tuttu ve koridorun ucuna doğru yürüdü, boyama kitaplarının olduğu rafa.
Küçük kız kucağındaki bebeğe bir daha baktı. Sonra çocuğun seçtiği oyuncağa döndü. Bebeği götürüp yerine koydu. Oyuncağı eline aldı.
“Yeteri kadar param var mı baba?” dedi.
Babası yine ‘evet’ dercesine başını salladı.
Kasaya gittiler, parayı ödediler. Küçük kız, kasadaki adama bir şeyler fısıldadı. Kız ve babası, geriye çekilip beklemeye başladılar. Az sonra oğlan ve babası, ellerinde bir boyama kitabı ile kasaya geldiler. Kasiyer:
“Kutlarım sizi,” dedi heyecanla. “Bugün bininci müşteri olarak bir armağan kazandınız.”
Oyun kutusunu küçük çocuğa uzattı.
“Harika!” diye çığlık attı çocuk. “Baba, bu benim en çok istediğim şeydi, biliyorsun.”
Baba oğul, sevinç içinde dükkânı terk ederken, içeride kalan baba:
“Ne kadar cömertsin kızım, sana bunu yapma kararım verdiren ne?” dedi.
“Baba, annemle birlikte bana bu parayı verdikten sonra, ‘Seni en çok mutlu edecek şeyi al demediniz mi?”
“Tabii öyle dedik, tatlım!”
“Ben de aynen öyle yaptım baba. Şu anda ne kadar mutlu olduğumu biliyor musun?”