NİZAMÜLMÜLK
Nizamülmülk, tam adı Ebu Ali el-Hasan et-Tusi Nizamülmülk Büyük Selçuklu Devleti´nin veziri ve Siyasetname adlı öğütler kitabı yazan Farsi devlet adamı, siyaset bilimcisidir. Devlet yönetiminde hayli etkili olan Nizamülmülk´ün vezirliği Alparslan ve Melikşah dönemlerinde yayılmıştır.
Nizamülmülk,21 Zilkade 408/10 Nisan 1018 yılında İran´ın, Horasan şehrinde doğmuştur. Memleketin nizamlarının kurucusu anlamında olan Nizamülmülk ismi Abbasi halifesi Kâim bi Emrillah tarafından verildi.Nizamiye medreselerinin teşkili ve mevcut toprak sisteminin aksayan yönlerinin tadil edilmesi gibi Selçuklu devletinin müesseseleşme ve merkezileşmesi yönünde önemli sayılabilecek teşebüsslerin altına imzasını atmıştır. 1092 yılında Nizari (Haşhaşiler) tarafından öldürülmüştür.
ALPARSLAN
Sultan Alp Arslan (1029 - 15 Aralık, 1072), Büyük Selçuklu Devleti´nin ikinci hükümdarıdır. Alp Arslan, Türklerin Orta Asya´dan Anadolu´ya gelişlerini ve mücadelesini yöneten askerî komutan ve hükümdardır. Gerçek adı Muhammed olup, daha çok ünvanı olan Alp Arslan adıyla tanınmaktadır. Alp Arslan 1071 yılında, Türk tarihinin en önemli zaferlerinden biri olan Malazgirt Savaşı´nı kazanmıştır. Malazgirt Meydan Savaşıyla Anadolu´nun kapısını türklere açmıştır.
Alp Arslan, esir aldığı bir kale komutanı tarafından 1072 yılında şehit edilmiştir.
Türkmen takviminde 2002 yılından Temmuz 2008´e kadar Ağustos ayı Alp Arslan olarak adlandırılmıştır. 2005 yılından bu yana Yusuf Halaçoğlu başkanlığında yapılan kazı ve çalışmalarda mezarının Merv şehrinde olduğu tespit edilmiştir.
FARABİ(870-950)
Gerçek ismi Muhammed bin Tahran bin Uzlug olan büyük İslam düşünürü Farab kentinde doğduğundan Farabi olarak anılmaktadır. 870 ve 950 seneleri arasında yaşamını sürdüren İslam filozofu Medrese öğrenimi görmüş ve ardından Harran’a geçerek burada felsefe üzerine araştırmalar yürütmüştür. Seyfüddevlen’in (Hemedani hükümdarı) konuğu olarak Halep’te bulunmuştur. Ölümü ise Şam’da 950 senesinde vuku bulmuştur. Akılcı metafizik temelinde düşünce yapısına sahipti ve Aristoteles ile benzerlik gösteriyordu. İslam inancının çatısı altında Aristoteles sistemi ile Pluton görüşlerini birleştirmeye çalışmıştı. Örneğin Tanrı’nın varlığını Aristoteles akıl yürütmesi ile kanıtlamıştır. Yani bu dünyadaki nesneler değiştiğine ve hareket ettiklerine göre onları bu şekilde olmaya zorlamış bir hareket ettirici mevcuttur.
YUNUS EMRE (1240 - 1321)
Türk milletinin yetiştirdiği en büyük tasavvuf erlerinden ve Türk dili ve edebiyatı tarihinin en büyük şairlerindendir.Yunus Emre´nin hayatı ve kimliğine dair hemen hemen hiçbirşey bilinmemektedir. Tasavvuf edebiyatının büyük ustası Mevlana Celalettin Rumî ile karşılaştığı anlaşılmaktadır.Bilinen hususlar onun Risalet-ün-Nushiyye adlı eserini H.707 (M.1308) yılında yazmış olması ve H.720 (1321) tarihinde vefat etmesidir.
BUHURİZADE ITRİ
İstanbul’da doğdu.Doğum tarihi bilinmiyor. Çağdaşlarının, ölümüne tarih düşürmek amacıyla kaleme aldığı mısralar ile, bestelediği yapıtlarda güfte olarak kullandığı şiirlerin yazılış tarihlerine göre, yaklaşık 1630 ile 1640 yılları arasında doğduğu sanılmaktadır. Çeşitli kaynaklarda ölümü için 1711 ve 1712 tarihleri gösterilmektedir. Asıl adı Mustafa’dır. Itrî, şiirlerinde kullandığı mahlastır. Buhurîzade Mustafa Efendi diye de anılmıştır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (1881 - 1938)
1881’de Selanik’te doğdu.Annesi Zübeyde Hanım Babası Alirıza Efendidir. Türk milletinin kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusudur .Çok yönlülüğüyle , ileri görüşlülüğüyle ve liderliğiyle tüm Dünya tarihine damgasını vurmuştur.Yazdığı kitaplar ; Nutuk,Medeni Bilgiler, Bölüğün Muharebe Eğitimi,Cumalı Ordugahı, Takımın Muharebe Eğitimi,Taktik Tatbikat Gezileri,Geometri,Subay ve Komutan ile Konuşmalar.
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ (1207-1273)
Mevlana´nın asıl adı Muhammed Celaleddin´dir. Mevlana ve Rumi de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir. Efendimiz manasına gelen Mevlana ismi, ona, daha pek genç iken Konya´da ders okutmaya basladığı tarihlerde verilir. Bu isim Şems-i Tebrizi ve Sultan Veled´den itibaren Mevlana´yı sevenlerce kullanılmış; adeta adı yerine sembol olmuştur.Mesnevî,Dîvân-ı Kebîr ,Mecâlis-i Seb´a bazı eserlerindendir.
PİRİ REİS (1465-1554)
Piri Reis eşsiz bir kartograf ve deniz bilimleri üstadı olmasının yanı sıra, Osmanlı deniz tarihinde izler bırakmış bir kaptandır.Amerika´yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınmıştır.Günümüzde "Piri Reis haritası" olarak bilinen harita, Piri Reis´in 1513 yılında yapıp 1517´de padişaha sunduğu dünya haritasının halen mevcut olan bir parçasıdır. Bu parça, Amerika´nın doğu kıyıları, Atlantik Okyanusu, Afrika ve Avrupa´nın batı kıyılarını gösterir.
DEDE KORKUT (...)
Türklerin masalcı dedesi! Türk´ün geleneklerini, göreneklerini, âdetlerini, inançlarını, başka uluslardan farklarını velhasıl sosyal karakterini masallarına işleyen, onu günümüze kadar güzel bir üslup içinde yaşatarak getiren büyük sanatçı!.. Ne doğduğu yıl bellidir, ne de öldüğü yıl... Hatta yaşadığı yüzyıl bile tartışmalıdır.Nesre benzeyen şiiri, şiire benzeyen nesriyle bezeli hikâyeleri, günümüzde yazılanlardan bile daha diri, daha hayata yakındır.
YAVUZ SULTAN SELİM (1467-1520)
Dokuzuncu Osmanlı padişahı olan Yavuz Sultan Selim,babası II.Bayezid dir.Kısa süren hükümdarlığı seferlerle dolu geçen Yavuz Sultan Selim Osmanlı Devleti nin doğu ve güney sınırlarını Anadolu nun ötesine taşımiştır.Mısır ı ele geçirmesi de Osmanlılar a Kızıldeniz yoluyla Hint Okyanusu na açılma olanağı sağlamış ve Baharat Yolunu denetim altına almıştır .Kahire de yaşayan Abası Halifesi III.Mütevekkili İstanbul´a götürerek,halifeliği ve kutsal emanetleri devralmıştır.Yavuz Sultan Selim in Selim mahyasıyla yazdıği Farsca Şiirleri bir Divanda toplamıştır.
FEVZİ ÇAKMAK(1876-1950)
Kurtuluş Savaşımızın en ünlü komutanlarından. İstanbul´da Cihangir´de doğdu. Çakmakoğu Ali Sırrı Beyin oğludur. Babası da topçu albayıydı, ilk öğrenimini Rumelikavağı mahalle okulunda yaptıktan sonra, sırasıyla Soğukçeşme Askeri Rüştiyesinde, Kuleli İdadisinde okudu, sonra Harbiye´ye girdi. 1895´te mülazım (teğmen) rütbesiyle erkan-ı harbiye (kurmay) sınıfına ayrıldı. 1898´de kurmay yüzbaşı olarak orduya katıldı, önce, Erkan-ı Harbiye Reisliği Dördüncü Şubesinde bulundu, sonra Rumeli´ye gönderilerek Sırp ve Arnavutların bulundukları bölgelerde gördüğü yüksek hizmetlerinden ötürü sekiz yılda albay oldu. Balkan Savaşında, Çanakkale´de, Kafkasya´da, Suriye´de çeşitli savaşlara kurmay başkanı ve komutan olarak katıldı. Orduda ´ Kavaklı Fevzi" diye anılırdı.
BARBAROS HAYREDDİN PAŞA (1478 - 1546)
Ünlü Türk denizcisi Barbaros Hayreddin Paşa, 1478 yılı civarlarında Midilli´de doğdu. Midilli´nin fethi sırasında Fatih Sultan Mehmed ile birlikteydi. Asıl adı Hızır olduğu halde Barbaros ve Hayreddin lakaplarıyla tanınır. Batılılar havuç rengine çalan kırmızı sakalından dolayı, ağabeyi Oruç´a verdikleri "Barbarossa" adını daha sonra Hızır içinde kullandıklarından Barbaros diye tanınmış, Hayreddin lakabını ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmıştır.
FATİH SULTAN MEHMET (1432-1481)
20 yaşında Osmanlı padişahı olan Sultan İkinci Mehmed, İstanbul´u fethedip 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğunu ortadan kaldırarak Fatih ünvanını aldı.Fatih, askeri başarılarla Osmanlı Devleti´ni büyük bir imparatorluğa dönüştürdü. Bilime, tarihe ve felsefeye özel ilgi gösterdi. Türkçe´den başka Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca kitaplardan oluşan özel bir kütüphanesi vardı.Fatih, Osmanlı Devleti’ne düzenli ve sürekli bir yapı kazandırmak için önemli düzenlemeler yaptı. Yönetim, maliye ve hukuk alanında koyduğu kuralları içeren Fatih Kanunnamesi, sonraki dönemde de yürürlükte kaldı.
ERTUĞRUL GAZİ ( 1198 – 1281, Söğüt).
Osmanlı Devleti´nin kurucusu olan Osman Bey´in babasıdır. Babasının Süleyman Şah olduğu ve 1227 yılında Moğol istilasında atıyla girdiği Fırat Nehri´nde boğulunca, Oğuz Türkleri´nin Kayı boyu´nun başına oğlu Ertuğrul´un geçtiği söylenir.
Ertuğrul Gazi´nin eşi Hayme Hatun´dur. Boy içerisinde Hayme Ana deniliyordu. İç Anadolu´daki Haymana Yöresinin adı ondan gelmektedir. Ertuğrul Gazi´nin üç oğlu vardı: Saru Batu Savcı Bey, Gündüz Alp ve Osman Bey. Üçüncü oğluna öncelikle Otman adını vermiştir. Daha sonra İslam Dünyası´yla ilişkileri geliştirmek için Otman, Osman Bey olarak anılmaya başlamıştır.
MEHMET AKİF ERSOY (1873-1936)
1873’de İstanbul’da doğdu,27 Aralık 1936’da aynı kentte öldü.1889’girdiği Mülkiye Baytar Mektebi’ni 1893’te birincilikle bitirdi .1906’da Halkalı Ziraat Mektebi ve 1907’de Çiftcilik Makinist Mektebi’nde hocalık etti.Mehmet Akif’in 1911’de 38 yaşında ikenyayımladığı ilk kitabı Safahat bağımsız bir edebi kişiliğin ürünüdür.Milletvekili iken sözlerini yazmış bu şiire karşılık verilen para ödülünü de almamıştır.
AHMET YESEVİ (1093-1166)
Türk diliyle yazdığı hikmetleriyle dilimizin gelişmesi ve zenginleşmesine büyük katkısı olan, “Pîr-i Türkistan”, Büyük Veli, öncü şairdir. Tasavvufi Türk halk şiirinin öncüsü olan Ahmet Yesevi, düşüncelerini yayabilmek için millî nazım şekli olan dörtlüklerle, hece vezninde, yalın bir Türkçeyle şiirler yazmıştır. “Hikmet” adı verilen ve Divan-ı Hikmet adıyla bir kitapta toplanan şiirler, İslamiyetin Türkler arasında yayılmasında büyük rol oynamıştır.
MİMAR SİNAN (1489- 1588)
Elli yıla yakın bir süre Osmanlı İmparotorlugu nun mimarbaşılığını yapmış olan Sinan ın asıl önemi,yapılarında gerçekleştirdiği deneyler ve getirdiği yeniliklerle Osmanlı –Türk mimarlığını ‘’klasik’’olarak adlandırılan doruğuna ulaştırmasındadır .478 yapısından 337’si İstanbul ve çevresinde olan Sinan ,Osmanlı mimarlığında altın bir çağa imza atan üstün yetenekli bir sanatcıdır .Mimar Sinan’ın en büyük eserleri Çıraklık yapıtı Şehzade Camii,kalfalık yapıtı, Süleymaniye cami ve Ustalık yapıtı Selimiye Camii’dir.
ALİ KUŞÇU (1403-1474)
Gökbilimci, matematikçi ve dilbilimci. Babası Muhammed, Timur İmparatorluğu Sultanı ve astronomu Uluğ Bey´in kuşçusu olduğu için, ailesi "Kuşçu" lakabıyla meşhur oldu. Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçu,eğitimini tamamladıktan sonra Uluğ Bey´e yardımcı ve rasathanesine müdür oldu. Daha sonra Osmanlı - Akkoyunlu sınırında II. Mehmed´in emriyle büyük bir törenle karşılanan Ali Kuşçu, Ayasofya medresesine müderris oldu.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (1495-1566)
Osmanlı Devleti’nin 10.padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman babası Yavuz Sultan Selim henüz şehzade ve Trabzon sancakbeyi iken burada doğdu. 1512’de babasının tahta çıkması üzerine İstanbul’a geldi 1513’te Manisa sancakbeyliğine atandı.Babasının ölümü üzerine 1520’de Manisa’dan İstanbul’a gelerek tahta çıktı.Osmanlı tarihinde en uzun süreyle tahtta kalmış padişah olan Kanuni Sultan Süleyman saltanat sürdüğü 46 yıl boyunca 13 kez sefere çıkmıştır.Onun döneminde Osmanlı Devleti gücünün doruğuna ulaşmış ,dünyanın en büyük imparatorluklarından biri durumuna gelmiştir.Bu askeri ve siyasal başarıların yanı sıra kendisine ‘’kanuni’sifatını kazandıran hukuk düzenlemeleriyle devletin yapısına yön veren ilkeleri yazılı hale getirmiştir .Batılıların ‘’muhteşem Süleyman ‘’olarak andıkları Kanuni edebiyatla da uğraşmış,’’Muhibbi’’mahlasıyla yazdığı şiirleriyle bir divan oluşturmuştur.
İBN-İ SÎNÂ (980-1037)
Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin muhtelif alanlarında seçkinleşmiş olan, İbn-i Sînâ (980-1037) matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları ve astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir.Tıp alanında dünyaca ünlenmiştir. En ünlü eseri el-Kânûn fî´t-Tıb (Tıp Kanunu) adlı eseridir.
OSMAN GAZİ (1258-1326)
Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Gazi ,Ertuğrul Gazi’nin oğludur .Gazi olarak anılmasının nedeni babası gibi onun da temel görevi Bizans’a karşı gaza (savaş) olan bir uçbeyi konumunda bulunmasıdır.Babasının 1281’de ölmesinden sonra yöredeki Türkmen aşiretlerinin başkanlığına seçildi.Anadolu Selçuklu Sultanı III.Alaeddin Keykubad 1299’da İlhanlılar’a karşı başlattığı ayaklanmada başarısızlığa uğrayıp kaçmak zorunda kalınca Anadolu Selçukluları bir süre hükümdarsız kaldı.Bunun üzerine Osman Gazi bağımsızlığını ilan etti.1324’te oğlu Orhan’ı resmen bey ilan etti.1326 Yenişehirde öldü.Cenazesi önce Söğüt’te babası Ertuğrul Gazi’nin yanına gömüldü.Sonra Bursa’da yaptırılan Gümüşlü Kümbet’e taşındı.
HACI BAYRAM VELİ
Hacı Bayram Veli; tasavvuf şairi, Bayramiye tarikatının kurucusudur (Ankara/Solfasol 1352 – ay. y. 1429).Çok kesin bilgiler olmamakla birlikte müderris olarak ün saldığı, tasavvufa yönelince Hamid-i Veli’ye (Somunca Baba?) bağlandığı, piriyle birlikte birçok yerleri (Suriye, Hicaz…) dolaştığı, Ankara’da Bayramiye tarikatını kurduğu, yarattığı politik tedirginlikle Edirne’ye çağrıldığı, bir gönül adamı ve bilge olduğunu ayırt eden II. Murat tarafından cezalandırılmadan Ankara’ya gönderildiği konularında, hemen bütün kaynaklar birleşir. Yunus Emre yolunda kendine özgü deyiş gücünü yansıtan yalnızca (ikisi aruz, üçü heceyle) beş şiirin ele geçmiş olması yerinme konusudur. Halk yararına yetinmeli bir yaşam sürdüğüne, çiftçilikle uğraştığına, töre, inanç ve erdem üzerine dersler verdiğine inanılır. Türbesi, Ankara’da adını taşıyan caminin (yap. 1427; onarım: 1714) bitişiğindedir.
GAZNELİ MAHMUT
Sebük Tegin´in en büyük oğlu olan Mahmut´un annesi, Zabulistan bölgesinde asil bir ailenin kızıydı. Bu sebeple şairler, Mahmut´a zaman zaman "Mahmud-ı Zâbulî" olarak olarak hitap etmişlerdir. Daha gençlik yıllarında devlet idaresinde görev almaya başlayan Mahmut´un Gazne dışındaki ilk görev yeri Zemindaver vilayetiydi. En parlak dönemlerini Sultan Mahmut zamanında yaşadılar. Sultan unvanını ilk kullanan hükümdar olan Gazneli Mahmut, Hindistan´a Eylül 1000´den 1027´ye kadar 17 sefer yapmıştır. Bu seferler sırasında Hindistan´da birçok cami yaptıran ve İslam dinini öğretmek üzere Hindistan´da âlimler yerleştiren Gazneli Mahmut, Hindistan´ın kuzey bölümlerine kadar İslamiyet´in yayılmasını sağlamıştır. Sultan Mahmut, 30 Nisan 1030 tarihinde 59 yaşındayken öldü.
ATİLLA (395-453)
Büyük Türk-Hun İmparatoru 395 yılında doğdu. Hun Devleti´nin kurucularından Muncuk´un oğludur. 434 yılında kardeşi Bledu ile birlikte İmparatorluğun başına geçti. Bir süre sonra kardeşinin öldürülmesiyle Tuna kıyılarından Çin Seddi´ne kadar uzayan imparatorluğun tek hâkimi oldu.Bütün Avrupa´yı tir tir titreten cihangir, yatağında ölü bulundu. Ağzından, burnundan boşanan kanlarla, bütün yatak kıpkırmızı olmuştu. Ölümünün şiddetli bir burun kanamasından mı, bir hastalıktan mı, yoksa bir suikast sonucu mu meydana geldiği kesinlikle anlaşılamadı.